Åžehir merkezine 4 km mesafede bulunan Karaçay mesire alanından sonra 3,5 km uzunluÄŸunda, tabiat parkı özelliÄŸinde bulunan vadi sonunda Karaçay ÅŸelalesi bulunmaktadır. Karaçay deresi dik yamaçlardan aÅŸağıya inerken 25 m. yüksekliÄŸinde Karaçay Åželalesini oluÅŸturur. EÅŸsiz güzellik ve manzara arz eden Karaçay Åželalesi buraya ayrı bir güzellik vermektedir. Karaçay Åželalesine ulaşım belli bir mesafe arabayla gidildikten sonra, ancak patika yolla ulaşılabilen bakir bir doÄŸa harikasıdır. Hafta içi veya hafta sonu her zaman piknik yapan insanların bulunduÄŸu, Çukurova’ya has doÄŸal bitkilerin yetiÅŸtiÄŸi bir mekan aynı zamanda günübirlik mesire ve trekking alanıdır. İhtiyaca cevap veren küçük çaplı lokantalar bulunmaktadır. Tabiat Alanı olmasıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Amanos DaÄŸları üzerinde yer alan yayla, Çukurova bölgesinin ve Osmaniye’nin en büyük yaylasıdır. Çam, sedir, köknar aÄŸaçları içindeki yayla 1650 metre rakımında olup yaz mevsiminde nüfusu 80 bine kadar ulaÅŸmaktadır.
Ormanlık alan içerisine kurulmuÅŸ olan Zorkun Yaylası’nda, konaklama tesisi bulunmamakla beraber kamp alanları ve sosyal tesisler mevcuttur. Yaylada ahÅŸap yayla evlerinin yanında çok deÄŸiÅŸik mimari tarzda yapılmış villalar ve diÄŸer evlere rastlamak mümkündür. Halkın yoÄŸun olarak raÄŸbet ettiÄŸi yaylada; bakkallar, kır kahveleri ve lokantaları, kasap, manav ve fırın bulunmakta olup yaz aylarında seyyar saÄŸlık ocağı ile jandarma karakolu görev yapmaktadır.
Kırmıtlı KuÅŸ Cenneti, Kastabala Vadisi önemli doÄŸa alanı içinde yer almaktadır. Ceyhan Nehri çevresinde oluÅŸan Kastabala Vadisi KuÅŸ Cenneti, Osmaniye merkeze 15 km mesafededir. Kastabala Vadisi - Kırmıtlı KuÅŸ Alanı statüsü kazandıran önemli türlerden bazıları ise Gece Balıkçılı, Yalıçapkını, Alaca Yalıçapkını ve İzmir Yalı çapkınlarının üç türünün bir arada bulunduÄŸu ender alanlardandır. Bugüne kadar tespit edilmiÅŸ 250 kuÅŸ türü bulunmaktadır.
Osmaniye merkezine 26 km mesafede, Kadirli ilçesi, Sarıdüz Mahallesinde “ Karatepe – Kızyusuflu Köyü Kalkındırma Kooperatifi bulunmaktadır. Bu kuruluÅŸta dokunan kilimlere “Karatepe Kilimleri “ adı verilir. DoÄŸal ortamında köylü hanımların el emeÄŸi, göz nuru olan kilimler, geleneksel motiflerin iÅŸlenmesi ve yaÅŸatılması açısından, kültürel deÄŸer taşırlar. Bu kilimlerin boyaları kök boya olup, ceviz, sütleÄŸen, hardal, meÅŸe, boruk, devecik, zakkum, gelincik, sakızlık, hartlap, zeytin gibi bitkilerle, çam ve soÄŸan kabuÄŸundan elde edilir.
Son Hitit dönemine rastlayan M.Ö. 8 yy'da kendisini "bölge hükümdarı" olarak tanıtan Asativata tarafından kuzeyden gelecek saldırılara karşı bir sınır kalesi olarak yaptırılan yerdir. 1946 yılında alman arkeolog Prof. Dr. H. Bossert baÅŸkanlığında kazı çalışmalarına baÅŸlanmıştır. Kalenin temeli taÅŸtan, üstü ise kerpiç ve burçlarla donanmış, M.Ö. 700 dolaylarında Asur saldırılarına uÄŸramış olan kale yakılıp yıkılmıştır. HiyeroÄŸlif yazılarının en uzun çift dilli metinlerinin okunduÄŸu yerdir. Bundan dolayıdır ki, Anadolu'da M.Ö. 2000 yılına kadar giden hiyeroÄŸlif yazıların tamamı okunabilmiÅŸtir. 4341 hektar büyüklüÄŸündeki Milli Park içerisindedir. 24 Mayıs 2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Karatepe'de kapalı müze bölümü de ziyarete açılmıştır. Türkiye'nin en büyük ve ilk açık hava müzesi olan yer özellikle yabancı ziyaretçilerin raÄŸbet ettiÄŸi yerdir. DoÄŸal güzelliÄŸi, tarihi ve yaban hayatını birlikte sunan, AslantaÅŸ Barajı ile çevrelenen ender güzellikte bir yerdir. Kamp kurup piknik yapmaya elveriÅŸli alanlar bulunmaktadır.
Karatepe - AslantaÅŸ Milli Parkı 1958 yılında Türkiye nin 2. ve en büyük parkı olarak ilan edilmiÅŸtir. 4.145 hektarlık alanda kurulmuÅŸtur. Asgari sosyal İhtiyaçlara cevap verebilecek tesisler bulunmaktadır. Orman ve Su iÅŸleri MüdürlüÄŸünce bir çok düzenlemenin yanında yeni piknik alanları ve çardaklar yapılmıştır. ( wc,otopark, içme suyu ve büfe bulunmaktadır. ) AslantaÅŸ baraj gölü ile milli parkın iç içe olduÄŸu bu yer, bir çok tabiat güzelliÄŸini aynı anda insana yaÅŸatan nadir alanlardandır. Kurulan milli park sayesinde, nesilleri yok olmaya yüz tutan bazı hayvan (turaç kuÅŸu-karaca) ve aÄŸaç türleri de (bodur meÅŸe-Halep çamı) yok olmaktan kurtarılmıştır. Türkiye'nin ilk Açık Hava Müzesi olan, Karatepe - AslantaÅŸ Açık Hava Müzesi, Milli Park içerisindedir. AslantaÅŸ baraj gölünü çevreleyen milli parkta, kamp kurup piknik yapılabilmektedir.
KASTABALA - HIERAPOLIS Kastabala-Hierapolis, Anadolu’nun güneydoÄŸusunda Osmaniye İlinin 12 km. kuzey-kuzeybatısında, Cevdetiye Beldesi - Karatepe Müzesi yolu üzerinde, Kesmeburun, Bahçe ve Kazmaca köylerinin ortasında yer alır. Kent Ceyhan ( Pyramos ) Nehri’nin yakınlarında küçük bir ovaya hakim konumdadır. Kastabala kentinin de yer aldığı Kilikia bölgesinden elde edilen yüzey buluntuları İ.Ö. 2. bin ile Roma İmparatorluk-geç Roma dönemleri arasında farklı dönemlere tarihlenmiÅŸ tir. Ancak Kastabala’nın İ.Ö. 1. bin – Roma İmparatorluk dönem arkeolojisi henüz yeterince araÅŸtırılmamıştır. Kentte 2009 yılında ilk kez baÅŸlatılan ve halen devam eden kazı çalışmalarından elde edilen sonuçlar ÅŸimdiden kentin bugüne kadar bilinen tarihçesini deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Geç Neolitik-erken Kalkolitik; İ.Ö. 5. yy.; İ.Ö. 1-İ.S. 1. yy.; İ.S. 2. yy.; İ.S. 4-6. yy. ve İ.S. 13-15. yy.’a tarihlenen buluntuların varlığı Kastabala ve bölge arkeolojisine dair eksik bilgileri tamamlayıcı bulgular vaad etmektedir. Kentte sürdürülen kazı ve araÅŸtırmalar kentin sınırlarının güneyde Ceyhan Nehri, kuzeyde Karatepe, batıda Kırmıtlı KuÅŸ Cenneti arasında geniÅŸleyen verimli ovayı kapsadığını ortaya koymaktadır. Sur ile çevrili kent merkezindeki yapılar kale tepesinin hâkim olduÄŸu küçük bir vadinin kuzey, güney ve doÄŸu yamaçlarında tespit edilmiÅŸtir. Kayalık doÄŸal yükseltiler kuzeyde yerleÅŸmenin doÄŸal sınırını oluÅŸturmuÅŸtur. Kentin kuzeybatısında, kalenin kuzeydoÄŸu eteÄŸinde kayaya açılan geçit batı ile doÄŸu konut alanlarını birbirine baÄŸlamaktadır. Antik kentin Roma İmparatorluk Dönemi’nde ( İ.S. 2. yy. ) sur duvarı ile çevrili olmadığı, ilk savunma sisteminin İ.S. 4. yy. sonlarında inÅŸa edildiÄŸi düÅŸünülmektedir. Åžehir plancılığı açısından sütunlu cadde yerleÅŸmenin ana aksını belirlemektedir. Duvarlar ve tonozlar¬la eÄŸimli arazide düz teraslar elde edilmiÅŸtir. Yamaca oturtulan ızgara planlı kentte merkezi yapılaÅŸma ile kamu yapıları arazinin ortasına yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Tiyatro,hamam, dükkanlar, kuzey ve güney kiliseler bu plana uygun parsellerde inÅŸa edilmiÅŸtir. OrtaçaÄŸ kalesi ise savunmaya elveriÅŸli kayalık bir tepe üzerinde yükselmektedir. Mevcut kamu yapılarının ilk yapı evresi Severuslar dönemine tarihlenmektedir. Kastabala antik kentinin geniÅŸlediÄŸi alanı doÄŸu, kuzey ve güneyde çevreleyen engebeli kayalık yamaçlarda çok sayıda mezar mevcuttur.
Tarihi özelliÄŸe sahip olan Envar-ül Hamit Camisi 4000 m2 alan üzerine kurulmuÅŸtur. Camii 1890 yılında Hacı Hüseyin Efendi ve Hacı Bicik Efendi tarafından yaptırılmıştır. taÅŸ duvar,çatı betondan oluÅŸmaktadır. Camii alanı içerisinde müftülük misafirhanesi ve toplantı salonu, ÅŸadırvan, su kuyusu, ÅŸehitlik ve tek ÅŸerefeli minare vardır. 1930 yılında restoresi yapılmıştır.
Sumbas İlçesi Gaffarlı Köyü’nde Kesik su deresi üzerinde kurulmuÅŸ tescil olan köprü basık sivri kemerli tek gözlü bir köprüdür. Üst kısmı kademeli olan köprünün taşıyıcı olan alt kısmı düzgün kesme blok taÅŸlarla örülmüÅŸ olup üstü moloz taÅŸ dolgudur.
Alacami, Roma, Bizans ve Türk İslam Medeniyetlerini bir arada yaÅŸatan Osmaniye İlinin ayakta kalan en önemli abidesidir. Aynı zamanda arkeolojik, sosyo-kültürel ve dini açıdan çok önemli bir kültür mirasıdır. Prof. Dr. Halet Çambel baÅŸkanlığında gerçekleÅŸtirilen 1997 yılı Alacami kazısı sonuçlarına göre ilk evresinin Roma Çağı yapısı olduÄŸu belirtilsede Osmaniye Müze MüdürlüÄŸü BaÅŸkanlığında yapılan kazılar sonucunda Alacami5nin kyriptası ile birlikte kilise olarak yapıldığı ve tüm çevresinin mozaiklerle kaplı olduÄŸu, kuzey ve batı kısmındaki mozaikli alanlar revaklı iken doÄŸu ve güneydeki mozaikli alanların ise üstü açık olduÄŸu anlaşılmıştır. Dışarıdan giriÅŸli kyriptası bulunan benzer kiliselere Adana İli Tufanbeyli İlçesinde yer alan Åžar Kırık Kilise örnek gösterilebilir. Yapı hakkında çok sayıda yayın hazırlayan Bayliss yapının ilk olarak bir manastır olarak yapıldığını ve buranın Hristiyanlar için bir haç merkezi olabileceÄŸini iddia etmektedir. Kazı sonrası elde edilen buluntular da Bayliss’in düÅŸüncesini desteklemektedir. Alacami; Bizans döneminde bir kilise olarak yapılmış, DulkadiroÄŸulları döneminden itibaren ise cami olarak İşlev görmüÅŸtür. DulkadiroÄŸlu Alatiddevle Bozkurt Bey’İn oÄŸlu Kasım Bey 15. yy da kilisenin batı tarafına bir minare ve ÅŸapelin güney duvarına bir mihrap ekleterek ve babası adına camiye çevirerek buraya “Alaüddevle Mescidi” adını vermtiÅŸtir. Halk “Alaüddevle Cami’ kısaca “Ala Cami” demiÅŸtir. Günümüzde de halen Alacami denmeye devam etmektedir. Yapılan çalışmalar Alacami’nin 4 farklı evresinin olduÄŸunu bize göstermektedir; Birinci Evre(Erken Bizans Dönemi): Bu döneme ait kalıntıların ilki kuzeydeki mozaiklerdir. Yine batıda ise Roma sütun parçaları ve mimari plastik parçaların temelde devÅŸirme olarak kullanıldığı zemini mozaikle kaplı olan bir platform ve Alacamiye çıkışı saÄŸlayan dört basamaklı bir merdiven Erken Bizans Dönemine aittir. Yine Alacami’nin güney doÄŸu kısmında Erken Bizans Dönemine ait su yapısı tespit edilmiÅŸtir. Bu yapının ince tesseralardan oluÅŸan mozaikleri yapının nymphaion olabileceÄŸini akla getirmektedir. Ancak bu döneme ait en önemli buluntular Alacami’nin güneyinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılmıştır. Güneyde gerçekleÅŸtirilen kazılarda doÄŸu batı doÄŸrultulu ve bir apsisle sona eren bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Yapının güney duvarı günümüzde halen kullanılan okul duvarının altına doÄŸru devam etmektedir. Tek netli bu mekanın zemini büyük oranda tahrip olmuÅŸ ve orijinal zemin kotunun altında kalmıştır. Mekanın doÄŸusunda tespit edilen zemin tuÄŸlaları yapı zemininin tuÄŸla ile kaplı olduÄŸunu göstermektedir. Yapıdan batıya doÄŸru devam eden sütun sıraları ve bu alanın batı kısmında ele geçen mozaikler burada yer alan revaklı yapının da zemininin mozaiklerle kaplı olduÄŸunu göstermektedir. Arazi yapısına göre Alacami’nin avlusu da farklı kotlarda bulunmaktadır. Güneyde yer alan avlu iki bölümden oluÅŸup yine güney yönünde revaklı bölüm ile sonlanmaktadır. İkinci Evre (Orta Bizans Dönemi): Bu Dönemde yapı bazilikal planlı bir kiliseden tek netli bir ÅŸapele çevrilmiÅŸtir. Yapı güneyindeki tek netli mekanın apsis bölümü bir duvar ile kapatılmış ve mekan içine bir sıra sütün dizisi yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Üçüncü ve Dördüncü Evre (DulkadiroÄŸulları ve Osmanlı DÖnemi): Bu dönemde yapının kuzeyine iki bölümlü bir sarnıç eklenmiÅŸtir. Sarnıçın doÄŸusunda tespit edilen künkler ile su yolunun sarnıç ile iliÅŸkili olması muhtemeldir. Sarnıçın güney duvarında Kelime-i Tevhit ve Arapça duhul(giriÅŸ) anlamına gelen bir yazı bulunmaktadır. Tespit edilen bu yazı ile sarnıç Osmanlı Döneminde de kullanılmış olmalıdır. Ayrıca yapının güneybatısında seramik fırını tespit edilmiÅŸ olup özellikle batı ve güney tarafta açılan çok sayıda çöp çukurunun ise seramik atölyesinin atıklan için açıldığı düÅŸünülmektedir. Bu çukurlarda Osmanlı Dönemine ait olmalıdır.